Lezzet Duraklarim
Bugune kadar dunyanin bircok farkli restaurantinda farkli lezzetler tattim . Bunlarin kiminin sunduklari lezzetler hala damagimdan gitmiyor , kimisi ise unutulmaya yuz tutmus vaziyette . Zaman icerisinde anladim ki insan bir restaurant da sadece lezzetin degil , soludugu havaninn , ettigi sohbetin ve ictigi sarabin da hikayesinin ardindan suruklenip , o mekani unutulmazlar arasina kaydedebiliyor . Yok mu sanki hicbirinizin anlata anlata bitiremedigi , hic bir onemli ozelligi olmamasina ragmen sizin gonlunuzu fethetmis mekanlar .
İste bu satirlarda , benim de damagimi fetheden mekanlari paylasacagim .
Unlulerin tercihleri
Michel roux
1941 yilinda Charolles - Saone et Loire fransa da dogan Roux , savas sonrasinda ailesi ile Paris e yerlesmistir . Burada sarkuteri isleten ailesinin yaninda kucuk yaslardan itibaren calisan Roux 14 yasinda pastaci sefi olmustur .
Agabeyi Albert in ardindan Londra ya yerlesen Roux , 1967 yilinda La Gavroche isimli restaurant i acmistir . Bu restaurant ingiltere nin ilk bir , iki ve akabinde uc Michelin yildizi unvani alan restaurant i olmustur .
1972 yilinda Bray - Berkshire da waterside inn isimli restaurant Roux tarafindan lezzetseverlerin hizmetine sunulmustur .
Gunumuze degin bircok oduller alan unlu sefin oglu da gunumuzde ayni meslegi icra etmekte ve Waterside inn restaurantini isletmektedir .
Michel roux dan mekan onerileri
Paris
Le dome brasserie montparnasse bulvari uzerinde .. Michel roux buranin sehrin en iyi deniz mahsullerini yaptigini dusunuyor . Kemigi ile birlikte pisirilip , hollandaise sosuyla servis edilen kalkan baliği sefin tercihi . oncesinde de mutlaka 6 yada 9 tane istiridye yiyorum istahimi acmak icin diyor unlu sef .
Paris de en iyi brunch icin tercihi ise ritz hoteli .. Yaklasik 100 civarinda farkli yemek sunuyorlar . Lubnan yemekleri , harika salatalar , ispanyol jambonlari ,sushi .. Lezzetler arasinda gidip geliyorsunuz .. Paris te o kadar cok bistrot varken neden ritz i tercih ediyor diye dusunmek gerekli ! diye de tamamliyor Fransa daki tercihlerini .
İsvicre
Eger konu cenevre ise , hotel de la paix icinde bulunan Vertig'O restaurant .. Pencere kenarinda bir masa ayirtip yada alip nehir manzarasi esliginde yemek yemek .. Ozellikle sefin yaptigi lezzetli ve karamelli ekmekler cok guzel . Renkleri kahverengi ve isirinca icleri lezzetli ve yumusak ...
İngiltere
Benim tercihim Londra nin icinde degil ama disinda bir yer . Heatrow havalimanina yakin . bray dan ( kendi restauranti Waterside İnn in oldugu kasaba ) yaklasik 20 dk suruyor . london Hong Kong isimli Harika bir cin restauranti . Agizda dagilan muhtesem dim sum lar icin bile gitmeye deger . Kesinlikle onemli bir kriter var ki burayi secmemde , yuzde seksen oraninda musterisi cinlilerden olusuyor ve bu da dogru bir adreste oldugumu gosteriyor .
Amerika Birlesik Devletleri
Newyork da ise ilk adresim unlu sef thomas keller in Per Se isimli mekani . Dunyadaki iki ve uc yildizli michelin restaurantlarinin tumunde yemek yedim . Ama burasi kesinlille en iyisi . Mutfakta en az sizin kadar iyi ve mukemmeliyetci birinin oldugunu bilmek size sonsuz bir guven sagliyor ve damaginizi sefin ellerine birakiyorsunuz .
http://www.perseny.com/
HOFMANN - BARCELONA
Sehrin kuzey bölgesinde yer alan Hofmann Restaurant kendine göre özellikleri bulunan ve bu özelliği sebebiyle ülkenin gastronomik özelliklerini kendi felsefesi ile birleştirmiş bir restaurant .
Bu restaurant ın adını daha önceden duymuş olmama rağmen hiç gitme fırsatı bulamamıştım . Son gittiğimde sevgili kardeşim ve iş arkadaşım Orhan İşcil beni davet etti ve seve seve kabul ettim .
Rezervasyonumuz saat 21 00 e yapılmış olmasına rağmen biz birşeyler içmek için yarım saat kadar önceden gitmemize rağmen , kapıdaki beyefendi , mekanın saat 21 00 den önce misafir kabul etmediğini , personelin o esnada kendi akşam yemeklerini yediğini söyledi . her ne kadar büyük bir nezaket gösterip , arzu ediyorsak bar da oturabileceğimizi söylese de , biz de saat 21 00 kadar etrafta başka bir yerlerde birşeyler içmek için ayrıldık .
Mekana yeniden geldiğimizde ben açıkçası biraz şaşırdım . Zira mekanın ana salonunun dekorasyonu konusundaki beklentim çok yüksekti ve açıkçası beklediğimi bulamamıştım . Restaurant , girişten ana salona geçerken sağda küçük bir bar , solda özel gruplar için ayrılmış ve bence mekanın en şık yeri olan 14 kişilik tek bir masadan oluşan bir salon , bu salon ile restaurantın en sonunda yer alan ana mekan arasında da 6-7 kişi alabilecek küçük bir odadan oluşuyor .
Ana salonun hemen arkasında açık bir mutfak yer almakta . sizi ana mekan ile mutfaktan ayıran büyük bir cam ve tül mevcut . İçeride çalışanların neredeyse tümünün öğrenciler olduğunu görmek enteresan gelmişti ki , Hofmann ın şehrin en ünlü ve başarılı aşçılık okullarından biri olduğu aklıma geldi ve garson ile de bunu teyid ettim .
Kısa bir bilgi olarak geçmekte fayda var zira mekanın sahibi ve şefi Mey Hofmann geçtiğimiz yıllarda avrupa nın en lezzetli croissant ( kruasan ) larını yapan şef ödülü almış bir kişi .
Yemek öncesi başka yerde birşeyler içtiğimizden , restauaNt da herhangi bir aperatif almadan yemek siparişi verdik . Lezzetler çok iyi kurgulanmış ve menü sizi içine çekip acaba sunumu nasıl olacak diye bir merak uyandırmakta . Ben başlangıç olarak deniz mahsülleri çorbası , Orhan ise Cepes mantarı , mascarpone peyniri ve kabak püresi ile doldurulmuş , patates confit ile hazırlanmış kremalı mantar çorbası aldık .
Biz başlangıçlarımızı söylerken masaya tadımlık olmak üzere 4 farklı lezzetten oluşan bir karşılama yada hoşgeldiniz tabağı geldi . .Tabağımızda küçük brdakta sunulan ılık şeftali çorbası , yeşil çayla tatlandırılmış keçi peyniri topları , susamlı peynirli çubuk kraker , uzun kurdanlara takılmış ve bir lolipop şeklinde hazırlanmış ızgara fıstıklı parmesan peyniri ve özel bir sosla marine edilmiş karides geldi . Yanında da ağzınıza bu tadımlıkları yerken farklı bir doku oluşturması adına susamlı peynirli çubuk kraker koymuşlardı . hepsi birbirinden lezzetli idi ama favorilerim şeftali çorbası ve fıstıklı parmesan ızgara oldu .
Başlangıçlar geldiğinde gerçekten sunum hoştu . Benim tabağımda tam tadında ızgaralanmış 1/4 barbun balığı , kalamar kofte ve ezilmiş ve baharatlandırılmış patates vardı . Garson elindeki sosluk ile yemeğimin sıvı olan çorba kısmını bu malzemelerin üzerine ekledi ve sunum ile lezzet birbiri ile bütünleşti .
Mantar çorbası ise içi mascarpone peyniri ve kabak ile doldurulmuş patatesin üzerine ızgara edilmiş mantar ve yine kremalı çorba kısmı sosluk içerisinde ayrı olarak sunuldu .
Ana yemekleri söylemeden biraz garsonlar ile muhabbet ettik ve dönemsel olarak okulda eğitim alan öğrencilerin de burada garsonluk yaptığını ve böylece hem müşterilerin taleplerini ilk ağızdan öğrenme imkanı bulduklarını hem de misafirler tarafından yemekler ile alakalı bir soru sorulması durumunda kendilerine bilgi verdiklerini öğrendim . Aslında bu benim gittiğim mekanlarda en fazla dikkat ettiğim konulardan bir tanesi zira tatmak arzusunda olduğunuz yemek ile alakalı daha fazla bilgi almak yada bazı ipuçlarını öğrenmek istemeniz durumunda çok işe yarıyor ve gerçekten konuyla ilgili bilgilenmiş oluyorsunuz .
Ana yemeklere geçtiğimizde ben bunca lezzetin sonrasında biraz daha klasik tarz bir sipariş ile devam etmek istedim zira Barcelona da morina balığına çok sıklıkla rastlıyorsunuz ve her mekan neredeyse ayrı bir şekilde pişirip sunuyor . Burada şefin tarzını görmek merak uyandırdığı için sotelenmiş domates ve soğan ile servis edilen parça morina balığı sipariş ettim . Orhan ise ızgara dana pirzola söyledi .
Her ikimizin de yemeklerinin sunumu harikaydı ve lezzetler kesinlikle çok ama çok keyif veriyordu . balık yarı pişirilip akabinde fırınlandığı için her yeri eşit pişmiş , tabağın altında bulunan sote domates ve soğanla harika bir şekilde bütünleşmişti . domates ve soğan daha yumuşak ve kremamsı , balık ise onlara nazaran daha diri ve parçalanmadan ikram edilmişti .
Pirzola ise çok lezzetli bir soya ve kahverengi sos bileşeni ile , sadece tuz ve karabiber ile lezzetlendirilerek pişirildiğinden , dışı pişkin , içinde kendi suyunu koruyarak hazırlanmıştı .
Yemek harika idi ancak aklım tatlıdaydı . Çünkü croissant ları ile ödül almış bir şefin tatlılarını tatmamak olmazdı . Orhan , garsondan bize aynı tabakta farklı birkaç tatlıyı aynı anda verip veremeyeceklerini sorduğunda açıkçası kabul edeceklerini hiç zannetmiyordum . Serde Türklük olduğundan illa ortaya birşeyler söylemek gerekir . Elin Katalan garsonu ise bize önce baktı , sonra içeri gitti ve yeniden yanımıza gelerek bu tarz bir şey yapabileceklerini söyledi . Bize kalan ise gelecek tabağı beklemek idi
Tabağımız geldi ve üzerinde 4 farklı lezzet vardı . Garsonun önce neden içeri gittiğini ve sonra bize gelip böyle bir tabak hazırlayabileceklerini söylediğini o zaman anladım . Garson içeride şefe bizim farklı bir şeyler denemek istediğimizi söyleyip , birbirinin lezzetinin üzerine çıkmayacak , ama ağzımızda da farklı deneyimler yaratacak bir tatlı serisi yapıp yapamayacağını sormuş . Gelen tabak gerçekten bunu ispatlıyordu . Garson bize tadımlık bu tatlıları tabakta dizildiği sıra ile yememiz gerektiğini ve ilk tatlının da bir lokmada yenmesi ve kesinlikle ısırmadan ağzımıza atmamız gerektiğini söylediğinde biraz şaşırdım . Ancak ilk sıradaki küçük milföy ün içerisinde , çok lezzetli keçi sütünden karamelize edilerek krema vardı ve ısırılırsa haliyle etrafa akacaktı .
New York denince , bana her zaman hizli yasam , hareket , kosusturma , luks , buyuk sehir , Italyan ve Cin mahalleleri , muzikal , Jazz Club leri ve elbette iyi yemek gelir .
Sadece Michelin yildizi almis mekanlardan bahsetmek bu sehir icin dogru olmayacaktir . New york kendi sahsina munhasir sokak saticilarindan , unlu sandvic evlerine , Italyan - Amerikan seflerden , Amerikalilara Fransiz mutfagini sevdirmeye kendini adamis Alain Ducasse yemek imparatorluguna kadar herseyi icinde barindirir .
Amerikan mutfagi dendigi zaman , sizlerinde hemen aklina gelen steakhouse lar , aslinda baskalarinin da ilk dusundugu mekanlardir .
Bu restaurant iyi bu kotu demek , New York da biraz haksizlik yaratabilir diye dusunuyorum . Ama bazilari var ki menu icerigi , paralelinde sundugu sarap listesi , sefinin adi yada kullandigi malzemelerin hikayesi ile biraz daha one cikiyor .
Buyrun size New York da 12 adet steakhouse ... Simdilik sadece isimleri .. Bazilarinin birden cok yerde lokantasi mevcut ama yemek kalitesi ve lezzet hepsinde ayni ..
Yakinda hepsini tek tek anlatacagim ..
1 - Peter Luger Steakhouse http://www.peterluger.com/
2 - BLT Prime http://www.e2hospitality.com/blt-prime-new-york/
3 - Sparks Steakhouse http://sparkssteakhouse.com/
4 - Wolfgang's Steakhouse http://wolfgangssteakhouse.net/
5 - Del Frisco's http://delfriscos.com/
6 - Strip House http://www.striphouse.com/
7 - Keens http://www.keens.com/
8 - BLT Steak http://www.e2hospitality.com/blt-steak-new-york/
9 - Palm Steakhouse http://www.thepalm.com/
10 - Morton's http://www.mortons.com/
11 - Benjamin Steakhouse http://benjaminnyc.com/media/benjaminsteakhouse.html
12 - The Old Homestead Steakhouse http://www.theoldhomesteadsteakhouse.com/
İste bu satirlarda , benim de damagimi fetheden mekanlari paylasacagim .
Unlulerin tercihleri
Michel roux
1941 yilinda Charolles - Saone et Loire fransa da dogan Roux , savas sonrasinda ailesi ile Paris e yerlesmistir . Burada sarkuteri isleten ailesinin yaninda kucuk yaslardan itibaren calisan Roux 14 yasinda pastaci sefi olmustur .
Agabeyi Albert in ardindan Londra ya yerlesen Roux , 1967 yilinda La Gavroche isimli restaurant i acmistir . Bu restaurant ingiltere nin ilk bir , iki ve akabinde uc Michelin yildizi unvani alan restaurant i olmustur .
1972 yilinda Bray - Berkshire da waterside inn isimli restaurant Roux tarafindan lezzetseverlerin hizmetine sunulmustur .
Gunumuze degin bircok oduller alan unlu sefin oglu da gunumuzde ayni meslegi icra etmekte ve Waterside inn restaurantini isletmektedir .
Michel roux dan mekan onerileri
Paris
Le dome brasserie montparnasse bulvari uzerinde .. Michel roux buranin sehrin en iyi deniz mahsullerini yaptigini dusunuyor . Kemigi ile birlikte pisirilip , hollandaise sosuyla servis edilen kalkan baliği sefin tercihi . oncesinde de mutlaka 6 yada 9 tane istiridye yiyorum istahimi acmak icin diyor unlu sef .
Paris de en iyi brunch icin tercihi ise ritz hoteli .. Yaklasik 100 civarinda farkli yemek sunuyorlar . Lubnan yemekleri , harika salatalar , ispanyol jambonlari ,sushi .. Lezzetler arasinda gidip geliyorsunuz .. Paris te o kadar cok bistrot varken neden ritz i tercih ediyor diye dusunmek gerekli ! diye de tamamliyor Fransa daki tercihlerini .
İsvicre
Eger konu cenevre ise , hotel de la paix icinde bulunan Vertig'O restaurant .. Pencere kenarinda bir masa ayirtip yada alip nehir manzarasi esliginde yemek yemek .. Ozellikle sefin yaptigi lezzetli ve karamelli ekmekler cok guzel . Renkleri kahverengi ve isirinca icleri lezzetli ve yumusak ...
İngiltere
Benim tercihim Londra nin icinde degil ama disinda bir yer . Heatrow havalimanina yakin . bray dan ( kendi restauranti Waterside İnn in oldugu kasaba ) yaklasik 20 dk suruyor . london Hong Kong isimli Harika bir cin restauranti . Agizda dagilan muhtesem dim sum lar icin bile gitmeye deger . Kesinlikle onemli bir kriter var ki burayi secmemde , yuzde seksen oraninda musterisi cinlilerden olusuyor ve bu da dogru bir adreste oldugumu gosteriyor .
Amerika Birlesik Devletleri
Newyork da ise ilk adresim unlu sef thomas keller in Per Se isimli mekani . Dunyadaki iki ve uc yildizli michelin restaurantlarinin tumunde yemek yedim . Ama burasi kesinlille en iyisi . Mutfakta en az sizin kadar iyi ve mukemmeliyetci birinin oldugunu bilmek size sonsuz bir guven sagliyor ve damaginizi sefin ellerine birakiyorsunuz .
http://www.perseny.com/
HOFMANN - BARCELONA
C / La Granada del Penedes No 14-16
08006 Barcelona
Tel 93 218 71 65
Sehrin kuzey bölgesinde yer alan Hofmann Restaurant kendine göre özellikleri bulunan ve bu özelliği sebebiyle ülkenin gastronomik özelliklerini kendi felsefesi ile birleştirmiş bir restaurant .
Bu restaurant ın adını daha önceden duymuş olmama rağmen hiç gitme fırsatı bulamamıştım . Son gittiğimde sevgili kardeşim ve iş arkadaşım Orhan İşcil beni davet etti ve seve seve kabul ettim .
Rezervasyonumuz saat 21 00 e yapılmış olmasına rağmen biz birşeyler içmek için yarım saat kadar önceden gitmemize rağmen , kapıdaki beyefendi , mekanın saat 21 00 den önce misafir kabul etmediğini , personelin o esnada kendi akşam yemeklerini yediğini söyledi . her ne kadar büyük bir nezaket gösterip , arzu ediyorsak bar da oturabileceğimizi söylese de , biz de saat 21 00 kadar etrafta başka bir yerlerde birşeyler içmek için ayrıldık .
Mekana yeniden geldiğimizde ben açıkçası biraz şaşırdım . Zira mekanın ana salonunun dekorasyonu konusundaki beklentim çok yüksekti ve açıkçası beklediğimi bulamamıştım . Restaurant , girişten ana salona geçerken sağda küçük bir bar , solda özel gruplar için ayrılmış ve bence mekanın en şık yeri olan 14 kişilik tek bir masadan oluşan bir salon , bu salon ile restaurantın en sonunda yer alan ana mekan arasında da 6-7 kişi alabilecek küçük bir odadan oluşuyor .
Ana salonun hemen arkasında açık bir mutfak yer almakta . sizi ana mekan ile mutfaktan ayıran büyük bir cam ve tül mevcut . İçeride çalışanların neredeyse tümünün öğrenciler olduğunu görmek enteresan gelmişti ki , Hofmann ın şehrin en ünlü ve başarılı aşçılık okullarından biri olduğu aklıma geldi ve garson ile de bunu teyid ettim .
Kısa bir bilgi olarak geçmekte fayda var zira mekanın sahibi ve şefi Mey Hofmann geçtiğimiz yıllarda avrupa nın en lezzetli croissant ( kruasan ) larını yapan şef ödülü almış bir kişi .
Yemek öncesi başka yerde birşeyler içtiğimizden , restauaNt da herhangi bir aperatif almadan yemek siparişi verdik . Lezzetler çok iyi kurgulanmış ve menü sizi içine çekip acaba sunumu nasıl olacak diye bir merak uyandırmakta . Ben başlangıç olarak deniz mahsülleri çorbası , Orhan ise Cepes mantarı , mascarpone peyniri ve kabak püresi ile doldurulmuş , patates confit ile hazırlanmış kremalı mantar çorbası aldık .
Biz başlangıçlarımızı söylerken masaya tadımlık olmak üzere 4 farklı lezzetten oluşan bir karşılama yada hoşgeldiniz tabağı geldi . .Tabağımızda küçük brdakta sunulan ılık şeftali çorbası , yeşil çayla tatlandırılmış keçi peyniri topları , susamlı peynirli çubuk kraker , uzun kurdanlara takılmış ve bir lolipop şeklinde hazırlanmış ızgara fıstıklı parmesan peyniri ve özel bir sosla marine edilmiş karides geldi . Yanında da ağzınıza bu tadımlıkları yerken farklı bir doku oluşturması adına susamlı peynirli çubuk kraker koymuşlardı . hepsi birbirinden lezzetli idi ama favorilerim şeftali çorbası ve fıstıklı parmesan ızgara oldu .
Başlangıçlar geldiğinde gerçekten sunum hoştu . Benim tabağımda tam tadında ızgaralanmış 1/4 barbun balığı , kalamar kofte ve ezilmiş ve baharatlandırılmış patates vardı . Garson elindeki sosluk ile yemeğimin sıvı olan çorba kısmını bu malzemelerin üzerine ekledi ve sunum ile lezzet birbiri ile bütünleşti .
Mantar çorbası ise içi mascarpone peyniri ve kabak ile doldurulmuş patatesin üzerine ızgara edilmiş mantar ve yine kremalı çorba kısmı sosluk içerisinde ayrı olarak sunuldu .
Ana yemekleri söylemeden biraz garsonlar ile muhabbet ettik ve dönemsel olarak okulda eğitim alan öğrencilerin de burada garsonluk yaptığını ve böylece hem müşterilerin taleplerini ilk ağızdan öğrenme imkanı bulduklarını hem de misafirler tarafından yemekler ile alakalı bir soru sorulması durumunda kendilerine bilgi verdiklerini öğrendim . Aslında bu benim gittiğim mekanlarda en fazla dikkat ettiğim konulardan bir tanesi zira tatmak arzusunda olduğunuz yemek ile alakalı daha fazla bilgi almak yada bazı ipuçlarını öğrenmek istemeniz durumunda çok işe yarıyor ve gerçekten konuyla ilgili bilgilenmiş oluyorsunuz .
Ana yemeklere geçtiğimizde ben bunca lezzetin sonrasında biraz daha klasik tarz bir sipariş ile devam etmek istedim zira Barcelona da morina balığına çok sıklıkla rastlıyorsunuz ve her mekan neredeyse ayrı bir şekilde pişirip sunuyor . Burada şefin tarzını görmek merak uyandırdığı için sotelenmiş domates ve soğan ile servis edilen parça morina balığı sipariş ettim . Orhan ise ızgara dana pirzola söyledi .
Her ikimizin de yemeklerinin sunumu harikaydı ve lezzetler kesinlikle çok ama çok keyif veriyordu . balık yarı pişirilip akabinde fırınlandığı için her yeri eşit pişmiş , tabağın altında bulunan sote domates ve soğanla harika bir şekilde bütünleşmişti . domates ve soğan daha yumuşak ve kremamsı , balık ise onlara nazaran daha diri ve parçalanmadan ikram edilmişti .
Pirzola ise çok lezzetli bir soya ve kahverengi sos bileşeni ile , sadece tuz ve karabiber ile lezzetlendirilerek pişirildiğinden , dışı pişkin , içinde kendi suyunu koruyarak hazırlanmıştı .
Yemek harika idi ancak aklım tatlıdaydı . Çünkü croissant ları ile ödül almış bir şefin tatlılarını tatmamak olmazdı . Orhan , garsondan bize aynı tabakta farklı birkaç tatlıyı aynı anda verip veremeyeceklerini sorduğunda açıkçası kabul edeceklerini hiç zannetmiyordum . Serde Türklük olduğundan illa ortaya birşeyler söylemek gerekir . Elin Katalan garsonu ise bize önce baktı , sonra içeri gitti ve yeniden yanımıza gelerek bu tarz bir şey yapabileceklerini söyledi . Bize kalan ise gelecek tabağı beklemek idi
Tabağımız geldi ve üzerinde 4 farklı lezzet vardı . Garsonun önce neden içeri gittiğini ve sonra bize gelip böyle bir tabak hazırlayabileceklerini söylediğini o zaman anladım . Garson içeride şefe bizim farklı bir şeyler denemek istediğimizi söyleyip , birbirinin lezzetinin üzerine çıkmayacak , ama ağzımızda da farklı deneyimler yaratacak bir tatlı serisi yapıp yapamayacağını sormuş . Gelen tabak gerçekten bunu ispatlıyordu . Garson bize tadımlık bu tatlıları tabakta dizildiği sıra ile yememiz gerektiğini ve ilk tatlının da bir lokmada yenmesi ve kesinlikle ısırmadan ağzımıza atmamız gerektiğini söylediğinde biraz şaşırdım . Ancak ilk sıradaki küçük milföy ün içerisinde , çok lezzetli keçi sütünden karamelize edilerek krema vardı ve ısırılırsa haliyle etrafa akacaktı .
ikinci sırada harika bir lezzet topu vardı . üzeri pudra şekeri ile süslenmiş elma püresi ve marmelatı . ardından biraz da tadı değiştirmek adına hazırlanmış frambuazlı sorbe ve ardından da harika bir chocolat fondant yani dışı kek içi akışkan çikolatadan yapılmış bir nevi çikolatalı sufle .
yemeğin üzerine açıkçası kahve içmek aklıma dahi gelmedi . bir anda tüm lezzetleri silmeyi ben çok tercih etmiyorum . ancak içenlere de kesinlikle çok saygılıyım . genlde yemeğin üzerinde belli bir süre geçtikten sonra kahve bana daha lezzetli geliyor .
sonuç olarak son derece lezzetli bir akşam yemeği yedik ve ben restaurant ı sunum olarak da lezzet olarak da son derece başarılı buldum . mutlaka denenmesi gereken bir mekan ..
New York ??? Sehrin en iyi Steakhouse lari ....
Sadece Michelin yildizi almis mekanlardan bahsetmek bu sehir icin dogru olmayacaktir . New york kendi sahsina munhasir sokak saticilarindan , unlu sandvic evlerine , Italyan - Amerikan seflerden , Amerikalilara Fransiz mutfagini sevdirmeye kendini adamis Alain Ducasse yemek imparatorluguna kadar herseyi icinde barindirir .
Amerikan mutfagi dendigi zaman , sizlerinde hemen aklina gelen steakhouse lar , aslinda baskalarinin da ilk dusundugu mekanlardir .
Bu restaurant iyi bu kotu demek , New York da biraz haksizlik yaratabilir diye dusunuyorum . Ama bazilari var ki menu icerigi , paralelinde sundugu sarap listesi , sefinin adi yada kullandigi malzemelerin hikayesi ile biraz daha one cikiyor .
Buyrun size New York da 12 adet steakhouse ... Simdilik sadece isimleri .. Bazilarinin birden cok yerde lokantasi mevcut ama yemek kalitesi ve lezzet hepsinde ayni ..
Yakinda hepsini tek tek anlatacagim ..
1 - Peter Luger Steakhouse http://www.peterluger.com/
2 - BLT Prime http://www.e2hospitality.com/blt-prime-new-york/
3 - Sparks Steakhouse http://sparkssteakhouse.com/
4 - Wolfgang's Steakhouse http://wolfgangssteakhouse.net/
5 - Del Frisco's http://delfriscos.com/
6 - Strip House http://www.striphouse.com/
7 - Keens http://www.keens.com/
8 - BLT Steak http://www.e2hospitality.com/blt-steak-new-york/
9 - Palm Steakhouse http://www.thepalm.com/
10 - Morton's http://www.mortons.com/
11 - Benjamin Steakhouse http://benjaminnyc.com/media/benjaminsteakhouse.html
12 - The Old Homestead Steakhouse http://www.theoldhomesteadsteakhouse.com/
Sparks Steakhouse |
Del Frisco's |
Başka...
YanıtlaSil