Ben olsam ne yapardim ? New York City








Ben olsam ne yapardim serime , bu sefer Amerika Birlesik Devletlerinin en unlu kenti New York ile devam ediyorum .


new york metro haritasi
New york metro haritasi





Dünyanın en hızlı değişen kentlerinden biridir New York. Her gidişiniz, ilk gidişiniz gibidir çünkü hiçbir şey bıraktığınız gibi değildir. Bu şehirde gece hayatı değişiyor, moda değişiyor, mağazalar değişiyor, insanlar değişiyor ama kimse New York’dan vazgeçemiyor.

Hem şımarık, hem serseri, hem asil, hem hippi bir ruhu var bu şehrin. Herkes kendinden bir şey buluyor, herkes bir yönüyle kendini buraya ait hissediyor. Fakat gerçek bir ‘New Yorker’ olabilmek için hızlı yaşamak, mücadele etmek, algılarını açık tutmak ve olan biteni sıkı takip etmek gerek. Şehrin yazılı olmayan kuralları, bağımlılık yapan bir enerjisi var.

Klasiklerden, yeni mekânlara şehrin trendlerine yetişmek isteyenler için kaçırılmaması gereken bir rehber hazırladım .

Ben olsam New York’u böyle gezerdim…


Kültür-Sanat

Dünyanın en önemli müzelerinden biri olan MET, ismi bile heyecan yaratan modern sanatlar müzesi MOMA, sarmal dış duvarın iç yüzüne asılmış eserleri döne döne izleyeceğiniz Guggenheim, Whitney ve Chelsea’deki birbirine bitişik yüzlerce galeriden bazılarını görmemek olmaz.

Float Gallery (300W 22nd St), Gagosian Gallery (555 W 24th St), Paul Kasmin Gallery (293 10th Ave, Chelsea), Bryce Wolkowitz Gallery (505 W 24th St)



Yeme-İçme

20.000’in üzerinde restoranla, New York’ta dünyanın tüm tatlarını bulmanız mümkün.

Brooklyn’de Musevi mutfağını, Flushing’te Güney Amerika yemeklerini, Chinatown’da Uzakdoğu mutfağının en lezzetli örneklerini ve otantik Çin lokantalarını, Midtown’da ünlü Japon şeflerin hazırladığı sushi, başta Little Italy olmak üzere Greenwich Village ve tüm Manhattan’da İtalyan’ın sofistike lezzetlerini, yukarı doğu yakasında Fransız lokantalarını ve bistrolarını bulabilirsiniz.

Soho ve West Village taraflarında şarküterinin en zenginini, cup cake ve tatlı dünyasının en başarılı örneklerini yiyebilirsiniz. 

Chelsea Market’teki manav ve şarküteri dükkânları, insanın ağzını sulandıracak lezzetler sunarlar. Eğer şarap dünyasının içinde bir yolculuk yapmak isterseniz mutlaka Sherry-Lehman (679 Madison Ave.) adlı dükkâna gitmelisiniz. 

Eğer baharata düşkünseniz, öncelikle Angelica’s Herbs and Spices’a (147 1st. Ave.) gidebilirsiniz. Burada raflara dizilmiş kavanozlarda tam 2000 çeşit baharat sergileniyor. Diğer bir ünlü baharatçı da Aphrodisia (264 Bleecker St.). Burada da dünyanın dört bir yanından gelmiş yüzlerce çeşit baharatı bulmak mümkün.





İşte sizin için seçtiğim klasik ve trendy restoran ve kafe listesi:

Dean & Deluca, 560 Broadway (At Prince Street),
Magnolia Bakery, 401 Bleecker Street
Katz’s Delicatessen, 205 E. Houston St., Lower East Side
Pastis, 9 Ninth Avenue, Meatpacking
Markt, 401 West 14th St. , Meatpacking
DBGB Kitchen & Bar, 299 Bowery
Mercer Kitchen, 99 Prince St., Mercer St, Soho
The Standard Grill, 848 Washington Street, Chelsea
Cafe Gitane 212 Mott Street / 113 Jane Street @ Jane Hotel
Cafe Felix 340 West Broadway, Soho
Balthazar 80 Spring Street, Soho

Alışveriş

NY demek alışveriş demek.

İster şehrin ve ihtişamın içinde lüks mağazaları ve markaları teker teker gezin, ister isimleri yeni duyulmaya başlayan genç tasarımcıları ve butikleri keşfedin. Ya da en pahalı markaları erişilebilir fiyatlara bulabileceğiniz outlet turları yapın.

New York sizi çok mutlu edecek.

İşte bazı adreslerler ve alışveriş rotaları

NY seyahatiniz belli olduğunda Internet’te “NY City Sample Sales” diye yazarak arama yaptırın, bazı siteler üye sistemi ve ücretli olarak bu bilgiyi verse de bazı sitelerde ücretsiz olarak orada bulunduğunuz tarihlerde hangi markaların nerelerde indirimli satış yaptığını öğrenebilirsiniz.

Meatpacking District, bizim de o çok aşina olduğumuz “kentsel dönüşüm”e uğrayıp, sanatçıların, hippilerin, özgür ruhluların ve bu dünyadaki tasarımcıların radarına girince popüler oldu. Burada pek çok mağaza ve ünlü marka var; ama bir de bunların yanında High Line Park’ın dibindeki sokaklarda “Sample Sale” mağazalar var.

Meatpacking’den Chelsea Market‘a devam edebilirsiniz. Buradaki bitpazarı, vintage düşkünleri için bir cennet.

Yürümeye devam ve kendinizi Soho’da bulacaksınız. Tasarımcı butiklerinin ve galerilerin cennetinde tüm sokaklar arasında mekik dokuyun. Mercer’dan girip, Green’den çıkın. Gitan’da bir kahve için, yorgunluk atın.

Diğer bir alternatif ise hesaplı alışverişin adresi outletler. Şehrin içinde kalmak isterseniz Wall Street bölgesindeki Century 21 sizi bekliyor. Eğer daha çok çeşit, daha iyi markalar ve daha kaliteli ürünler görmek istiyorsanız üşenmeyip şehirden 1 saat uzaklıktaki Woodbury Common alışveriş merkezine gitmelisiniz. Burada aklınıza gelen her markaya ve ürüne erişebilirsiniz. Ulaşım için konaklama yaptığınız otelin shuttle servisini kullanabilir ya da 42nd Street & Eighth Avenue’dan kalkan otobüslerle gidebilirsiniz.
Woodbury Common
Eğer şehirden uzaklaşmak istemiyor, en yeni ürünlere ulaşmak ve alışverişi ihtişam ve görsel bir şölenle birleştirmek istiyorsanız, New York’un alışveriş mabedi 5.cadde sizi bekliyor. 5. Cadde’de görülmesi gerekenler arasında, çok katlı lüks mağazalar Barneys New York, Saks Fifth Avenue, Bergdorf Goodman, önünde kuyruğu hiç eksilmeyen Abercrombie & Fitch, genç kızların favorisi Juicy Couture ve makyözlerin favori ürünlerinin markası MAC’in muhteşem mağazası var.



NE ZAMAN GİDİLMELİ?

New York’ta mevsimler sizi şaşırtmıyor. Sıcak yazlar, soğuk kışlar, ılık ilkbahar ve serin sonbahar yaşanıyor. Temmuz ve Ağustos aylarında bunalırken, Kasım’dan Mayıs’a kadar dondurucu soğuklarla mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz ama merak etmeyin her yere metroyla gidilebiliyor ve binalarda klimadan tasarruf edilmiyor ve tabi bir de kaldırımlar oldukça muntazam. Bir anda kendinizi büyük bir çamurlu su birikintisi içinde bulmazsınız. Şehrin altyapısı da ayrı bir şehir gibi kurulmuş zaten. Taşmalara olanak vermiyor.

New York’un mevsimsel olarak en güzel ayları Eylül ve Ekim denebilir. Işıl ışıl yılbaşı süslerini, parti ve kutlamaları hesaba katarsak ise en hareketli zamanı Noel yani Aralık ayı.

NASIL GİDİLİR?

İstanbul’dan New York’a gitmek için birçok havayolu alternatifiniz mevcut. Size sadece uygun uçuş saatini bulmak kalıyor.
Turk Hava Yollari ve United Airlines direk ucmak isteyenler icin ,  Air France, KLM ve Delta Havayolları ise aktarmali gitmek isteyenler icin olasi secenekler . Ve de fiyatlar herşey dahil 612€’dan başlıyor.

Uçuş 11 saat sürüyor. Eğer ben 11 saat aynı yerde oturamam diyorsanız, o zaman aktarmalı uçuş ları tercih etmelisiniz. Hem böylece, Paris De Gaulle havaalanındaki Free Shop’a uğrama şansınız da olur:)

NEREDE KALINIR?

Dream Downtown, 355 West 16th Street, Chelsea Vikram Chatwal’ın yeni New York oteli, dairesel tasarımlar, baloncuklar, halka boşluklar ve nişler ile sizi yuvarlak bir dünyaya götürüyor.



Ben Olsam Böyle Gezerdim

1.gün – “Start Spreadıng The News, I’m Leavıng Today, I Want To Be A Part Of It, New York, New Yooork…”

Atatürk Hava Limanı THY Havayolları TK 001 no’lu seferle saat 10:50’de New York’a hareket edebilirsiniz. Yerel saat ile 14.45’de şehre vardıktan sonra seyahat acentenizin ayarladığı transfer aracıyla otelinize gidebilirsiniz. Eğer bu tarz bir organizasyon yapmadıysanız, New York’un meşhur sarı taksileri için kuyruğa girebilir veya metroyu da kullanabilirsiniz.

Tüm işlemlerin tamamlanması ve otele varmanız 17.30 civarı olacaktır. Biraz dinlendikten sonra kendinizi sokaklara atmanızı tavsiye ediyorum. Bugün hiçbir plan yapmayın, bulunduğunuz yerden yürümeye başlayın ve bırakın şehir sizi gezdirsin, rehberiniz o olsun. Elinizde kahveniz, sokakları arşınlayın, şehri koklayın, onunla tanışın. Tatile çıkmadan önce tüm akşam yemekleriniz için rezervasyon yaptığınızdan eminiz. Yoksa köşe başındaki “Deli” ye talim etmek zorunda kalırsınız. İlk akşamınızda gideceğiniz restoran Waverly Inn olabilir. Sıcak ve samimi bir ortamda, dünya mutfağından farklı lezzetleri tadabilirsiniz. Ancak mutlaka bakımlı olun, bir ünlüyle karşılaşma ihtimaliniz çok yüksek.
Waverly Inn
2.Gün- New York’da Kültür Gezimiz Başlıyor

Otelde yapacağınız güzel bir kahvaltıdan sonra, şehirdeki kültür turunuza başlayabilirsiniz. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, New York sanatın merkezi durumdadır. Kendini özgürce ifade etmek isteyen genç sanatçılardan, klasiklere aradığınız her şeyi bu şehirde bulacaksınız. Rahat bir yürüme ayakkabısı, NYC haritası ve metro kartı bugünkü programınızın aksesuarları olacak.
Güne, Central Park etrafında toplanan müzelerle başlayabilirsiniz. Metropolitan Museum of Art, American Museum of Natural History, MOMA ve Guggenheim Müzesi seçenekler arasında yer alıyor. Dünyanın en büyük ve en önemli müzelerinden Metropolitan Sanat Müzesi’nde 1870′den bu yana toplanmış 2 milyondan fazla sanat eseri bulunuyor. Geçtiğimiz sene açılan on beş bölümlük İslam Eserleri Bölümü’nde yer alan ve Koç ailesinin adını taşıyan iki galeriyi de görmenizi tavsiye ediyoruz.
Karnınız acıkmaya başladıysa, bir sonraki gün detaylıca gezeceğiniz Central Park’la ilk buluşmanızı yapabilirsiniz. Parkın içindeki Boathouse café sanat dolu bir günün ortasında klasik bir öğle yemeği için mükemmel bir seçim olacaktır.
 

Kültür-sanat turunuza Chealse ve Soho’daki galerilerle devam edebilirsiniz. Giriş bölümünde görülmesi gereken önemli galerileri sıralamıştık ancak kendi iç sesinizi dinleyerek alternatif bir rota çizebilirsiniz.

NY’da ikinci akşamınızda Kenmare isimli restoranı tavsiye edeceğim. New Yorker kime denir? Ne yapar, ne yer ne içer sorusunun cevabını burada bulabilirsiniz. Üstelik yemekleri ve sunumu da bir harika. Kokteyllerini söylemiyorum bile… Eğer geceye devam etme enerjiniz varsa, Meat Packing District’e doğru yola çıkın. “Boom Boom Room” uzun zamandır NY gece hayatının kalbinin attığı yer. Ancak giriş epey zorlu. Bir “New Yorker” tanımıyorsanız ve isminizi listeye yazmamışlarsa, tatlı dil ve gülümse ile geçilemeyecek bir kapı burası. Yine de o bölgede gidebileceğiniz farklı barlar var. Gansevoort ve Standard Otel’in barları bunlardan bazıları.

3.Gün- Central Park’da bir Film Karesi

Sanırım bugün biraz dinlenmenin, doğaya dönmenin, hayal kurmanın ve dilek dilemenin zamanı geldi. Central Park, 1857 yılında Amerika şehirleri arasında peyzaj mimarlığı ile yapılan ilk parktır. Yıllık ortalama 25 milyon ziyaretçisiyle Amerika’da en çok ziyaret edilen kent parkı özelliği taşıyor. 800 metre eninde, 4 km uzunluğundaki bu oksijen deposu; 120 farklı bitki türü, 26 binden fazla ağaç, 215 kuş türü ve 130 hayvan türüne ev sahipliği yapıyor. Kentin gökdelenlerinden, kalabalığından sıkılanlar için eşsiz fırsattır burası.



Göletin etrafında bir bankta oturup kahvenizi yudumlayabilir, yürüyüş yapabilir, i-pod’unuzda çalan şarkılarla hayallere dalabilir, şanslıysanız bir konser yakalayabilirsiniz.
Bu kadar dinginlik ve huzurdan sonra şehrin hayhuyuna dönmek zor olabilir ancak 5.cadde’ye çıkarak yumuşak bir geçiş yapabilirsiniz. Hemen çıkıştaki Apple Store’a uğrayabilir, Rockfeller Center’ın önündeki muhteşem çam ağacının ve buz pateni pistinin önünde fotoğraf çektirebilirsiniz.
3.gece bence New York’un en havalı ve en iddialı restoranlarından Lion’a gitmelisiniz. Herkes çok şık, bakımlı ve havalı. Siz de kendinizi özel ve önemli hissedeceksiniz.


Geceye New York’ta ünlülerin kulübü olarak bilinen ve aralarında Amy Winehouse, Norah Jones, Adele, Alicia Keys, Bono gibi yıldızların sahne aldığı Joe’s Pub’da devam edebilirsiniz.

4.Gün- West Village, Chealse, Soho ve Alışveriş

Eğer New York’da yaşasaydım, evim kesinlikle West Village’da olurdu. Bana kalırsa şehrin en heyecan verici, karakterli, hareketli ve keyifli bölgesi burası.

Bleecker Sokağı’ndan aşağı doğru yürüyerek Magnolia’da Cup Cake dünyasına girmenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Yol boyunca butikler, keyifli mağazalar ve manzaralar göreceksiniz. Chealse’ye doğru devam ettiğinizde “Sample Sale” yapan butikler ve tasarımcılardan alışveriş yapabilirsiniz.



Öğle yemeğinin tek bir adresi var; Spotted Pig! Hayatınızın en güzel hamburgerini tadacaksınız.
Gelelim Soho’ya; Önce loft binalar geldi, ardından sanat galerileri; şimdi ise zincir mağazalar ve lüks tasarımcı butikleri. SoHo’da dönüşüm böyle gerçekleşti. Buranın eski binaları, şimdi dükkân vitrinleriyle kaplandı. Mulberry, Mott, Elizabeth gibi sokaklar; artık sadece yolu tesadüfen bu tarafa düşenler değil, özgün ve ufak butiklerde alışveriş etmek isteyenlerle dolu.
Akşam yemeği rezervasyonunuz Buddakhan’da. Uzakdoğu mutfağının en başarılı temsilcilerinden olan bu restoran hafızanızda iz bırakacak. Biraz erken gidip, barında ilk içkilerinizi alabilirsiniz. Muhteşem bir gece sizi bekliyor.



5.Gün- New York’u ilk gelişinizse…

“Ben olsam böyle gezerdim” serisi turistik bilgiler vermiyor ancak bu şehre ilk defa gelenleri de unutmamak lazım. Eğer hakkında pek çok hikâye duyduğunuz bu şehrin tarihini, gelişimini ve yükselişini dinlemek ve yerinde gözlemlemek istiyorsanız gitmeniz ve görmeniz gereken bazı yerler var. Özgürlük Anıtı, Empire State Binası, Times Meydanı, Wall Street ve Madison Square  bunlardan bazıları.



Eğer vaktiniz kalırsa Brooklyn’e gidip, Manhattan’a karşıdan bakmanızı öneriyorum.
Üstelik Manhattan sakinlerinin, adayı çevreleyen dış mahallelere ilgisi gittikçe artıyor. Williamsburg bunlardan biri. Manhattan’a 5 dakika mesafede L treniyle gidebileceğiniz çok şirin bir yer. Genç sanatçıların tercih ettiği bu taze mahalleyi kesinlikle estetik yönetiyor: Moda ve stilden, bıyık sakal trendlerine kadar…

New York’daki 5.gecenizde hafif bir yemek sonrası Broadway Show’una gitmenizi öneriyoruz. Gün içinde Times Square’deki gişelerde aynı gece için ucuz biletler bulabilirsiniz. Popüler showlardan birine gitmek isterseniz biletlerinizi mutlaka önceden almanız gerekiyor. 30 Aralık’a kadar devam edecek olan ve Al Pacino’yu yıllar sonra Broadway’e görme şansını sunan “Glengarry Glen Ross” bunlardan biri.

6.gün- New York’ta Cheese Cake Bir Başka

Başta da söylediğimiz gibi, New York gerçekten kendine has bir şehir. Burada kendinizi, aynı zamanda hem her şeyden çok uzakta hem de dünyanın merkezinde, hem kalabalıklar arasında sıradan, hem de değişik kültürden gelen birçok insan arasında özel hissetmeniz mümkün. Etrafta dolaşan kimsenin umurunda olmadığınızı düşünerek çocuklaşabiliyor, kendi kendinizle baş başa kalmaktan dolayı hem yalnızlık çekebiliyor, yalnız başınıza yemek yediğiniz, parkta oturduğunuz veya sinemaya gittiğiniz için sorgulayıcı bakışlarla incelenmediğiniz için bireyselliğinizin tadına varabiliyorsunuz. Bu sebeple, New York’taki bu son gününüzde çocuklaşmak ve hep özlediğiniz heyecanları yaşamak serbest J
Noel yaklaştığında, ışıl ışıl olmasının yanında beyazlara da bürünüyor New York. Şehrin birçok yerinde özellikle hafta sonlarında bu beyazların üzerinde kayan ya da kaymaya çalışan birçok kişiyi görebilirsiniz. Soğukta yapılacak en güzel aktivitelerden biri. Neden olmasın? Rockefeller Center’ın önü, Central Park, Bryant Park ve Meatpacking Bölgesinde yer alan Standard Highline Otel’de pistler hazır. Dev binaların eteklerinde kayarak ilerlemek gerçekten de benzersiz bir deneyim olacak.


Daha sonra, size önerim gerçek bir New York pizza dilimi tatmanız. “Sadece 1 dilim mi?” diye sorabilirsiniz. İnanın bir dilim New York Pizza, buradaki bir bütün pizzaya eş. Ben olsam birçok ünlünün tercihi, Carmine Street’teki Joe’s Pizza’yı mutlaka denerdimJ Bazen basit şeylerden çok büyük lezzetler çıkabiliyor.
Pizzanın tadına da vardıktan sonra, canınız tabiî ki de tatlı isteyecek. New York’ta son gününüzü, meşhur Cheesecake’ini yemeden geçirmemelisiniz. Cheesecake’i heryerde bulabilirsiniz şehirde ama önemli olan en lezzetlisini bulmaktır. Ben olsam 55. caddenin 7. Avenue’yu kestiği yerdeki Carnegie Deli’de yerdim. Gelen cheesecake o kadar büyük ve yoğun ki, ertesi güne saklamak isteyeceksiniz. Her çeşidi var ama bence sade olanını tercih edin. Asla unutamayacağınız bir lezzet olacak.


Sonrasında ise, hem Cheesecake’i eritmek hem de hediyelik bir şeyler bakmak için yolunuz gitmeden önce son kez 5. cadde’ye düşebilir.
Son gecenizi, 5.caddede yer alan 230 Fifth Rooftap Bar’da geçirmenizi şiddetle öneririm. Işıl ışıl bir manzara ayaklarınızın altında olacak. New York’a hak ettiği gibi bir veda etmek için burada bir kokteyl almalısınız.


7.gün- İstanbul’a Dönüş

Kahvaltıdan sonra, valizinizi hazırlamak ve havaalanına gitmek için yeterli süreniz olmalı. New York’un trafiği de yoğun olabilir. Özellikle de iş saatlerine rastlarsanız.
New York’a veda etmek çoğunlukla zordur. Önerim dönerken fotoğraf makinenizde birçok fotoğraf ve valizinizde New York’u hatırlatan küçük hediyelik eşyalar bulunması.
Bir dahaki seyahatimizde görüşmek üzere!

Bu blog un yazilmasinda bana yon veren ve New York konusunda uzman saydigin sevgili Serra Nayman a tesekkur ederim . 

Bu adreslere bakmanızı öneririm
Dream Downtown
Jane Hotel
Standard Hotel
Mondrian Soho
Bentley Hotel
Hotel Gansevoort

Restoranlar
AKŞAM YEMEĞİ
Waverly Inn
Kenmare 
Lion
Buddhakan
Standard Gril
Blue Ribbon
Babbo
Pastis
ÖĞLE YEMEĞİ
The Spotted Pig (hamburger güzel)
Co (company) (pizzacı)
The Cookshop
Cafe Gitane  
Pulino’s
Schillers
Balthazar
Boathouse café 
Felix (Soho)
Mercer Kitchen
Dean & Deluca
John Dory Oyster Bar

Barlar
Boom Boom Room Bar 
Don Hill’s 
Le Bain
Lit Lounge





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben olsam ne yapardım ? Nice - Cannes / Cote d'Azur

Ben olsam ne yapardım ? Koh Samui - Bangkok

Kurumsal Seyahat Yönetimi ile sirketler için saglanan avantajlar nelerdir ?