Hofmann Restaurant - Barcelona

HOFMANN - BARCELONA
C / La Granada del Penedes No 14-16
08006 Barcelona
Tel 93 218 71 65

Sehrin kuzey bölgesinde yer alan Hofmann Restaurant kendine göre özellikleri bulunan ve bu özelliği sebebiyle ülkenin gastronomik özelliklerini kendi felsefesi ile birleştirmiş bir restaurant .

Bu restaurant ın adını daha önceden duymuş olmama rağmen hiç gitme fırsatı bulamamıştım . Son gittiğimde sevgili kardeşim ve iş arkadaşım Orhan İşcil beni davet etti ve seve seve kabul ettim .

Rezervasyonumuz saat 21 00 e yapılmış olmasına rağmen biz birşeyler içmek için yarım saat kadar önceden gitmemize rağmen , kapıdaki beyefendi , mekanın saat 21 00 den önce misafir kabul etmediğini , personelin o esnada kendi akşam yemeklerini yediğini söyledi . her ne kadar büyük bir nezaket gösterip , arzu ediyorsak bar da oturabileceğimizi söylese de , biz de saat 21 00 kadar etrafta başka bir yerlerde birşeyler içmek için ayrıldık .

Mekana yeniden geldiğimizde ben açıkçası biraz şaşırdım . Zira mekanın ana salonunun dekorasyonu konusundaki beklentim çok yüksekti ve açıkçası beklediğimi bulamamıştım . Restaurant , girişten ana salona geçerken sağda küçük bir bar , solda özel gruplar için ayrılmış ve bence mekanın en şık yeri olan 14 kişilik tek bir masadan oluşan bir salon , bu salon ile restaurantın en sonunda yer alan ana mekan arasında da 6-7 kişi alabilecek küçük bir odadan oluşuyor .

Ana salonun hemen arkasında açık bir mutfak yer almakta . sizi ana mekan ile mutfaktan ayıran büyük bir cam ve tül mevcut . İçeride çalışanların neredeyse tümünün öğrenciler olduğunu görmek enteresan gelmişti ki , Hofmann ın şehrin en ünlü ve başarılı aşçılık okullarından biri olduğu aklıma geldi ve garson ile de bunu teyid ettim .

Kısa bir bilgi olarak geçmekte fayda var zira mekanın sahibi ve şefi Mey Hofmann geçtiğimiz yıllarda avrupa nın en lezzetli croissant  ( kruasan ) larını yapan şef ödülü almış bir kişi .

Yemek öncesi başka yerde birşeyler içtiğimizden , restauaNt da herhangi bir aperatif almadan yemek siparişi verdik . Lezzetler çok iyi kurgulanmış ve menü sizi içine çekip acaba sunumu nasıl olacak diye bir merak uyandırmakta . Ben başlangıç olarak deniz mahsülleri çorbası  , Orhan ise Cepes mantarı ,  mascarpone peyniri ve kabak püresi ile doldurulmuş , patates confit ile hazırlanmış kremalı mantar çorbası aldık .

Biz başlangıçlarımızı söylerken masaya tadımlık olmak üzere 4 farklı lezzetten oluşan bir karşılama yada hoşgeldiniz tabağı geldi . .Tabağımızda küçük brdakta sunulan ılık şeftali çorbası , yeşil çayla tatlandırılmış keçi peyniri topları , susamlı peynirli çubuk kraker , uzun kurdanlara takılmış ve bir lolipop şeklinde hazırlanmış ızgara fıstıklı parmesan peyniri ve özel bir sosla marine edilmiş karides geldi . Yanında da ağzınıza bu tadımlıkları yerken farklı bir doku oluşturması adına susamlı peynirli çubuk kraker koymuşlardı . hepsi birbirinden lezzetli idi ama favorilerim şeftali çorbası ve fıstıklı parmesan ızgara oldu .

Başlangıçlar geldiğinde gerçekten sunum hoştu . Benim tabağımda tam tadında ızgaralanmış 1/4 barbun balığı , kalamar kofte ve ezilmiş ve baharatlandırılmış patates vardı . Garson elindeki sosluk ile yemeğimin sıvı olan çorba kısmını bu malzemelerin üzerine ekledi ve sunum ile lezzet birbiri ile bütünleşti .

Mantar çorbası ise içi mascarpone peyniri ve kabak ile doldurulmuş patatesin üzerine ızgara edilmiş mantar ve yine kremalı çorba kısmı sosluk içerisinde ayrı olarak sunuldu .

Ana yemekleri söylemeden biraz garsonlar ile muhabbet ettik ve dönemsel olarak okulda eğitim alan öğrencilerin de burada garsonluk yaptığını ve böylece hem müşterilerin taleplerini ilk ağızdan öğrenme imkanı bulduklarını hem de misafirler tarafından yemekler ile alakalı  bir soru sorulması durumunda kendilerine bilgi verdiklerini öğrendim . Aslında bu benim gittiğim mekanlarda en fazla dikkat ettiğim konulardan bir tanesi zira tatmak arzusunda olduğunuz yemek ile alakalı daha fazla bilgi almak yada bazı ipuçlarını öğrenmek istemeniz durumunda çok işe yarıyor ve gerçekten konuyla ilgili bilgilenmiş oluyorsunuz .

Ana yemeklere geçtiğimizde ben bunca lezzetin sonrasında biraz daha klasik tarz bir sipariş ile devam etmek istedim zira Barcelona da morina balığına çok sıklıkla rastlıyorsunuz ve her mekan neredeyse ayrı bir şekilde pişirip sunuyor . Burada şefin tarzını görmek merak uyandırdığı için sotelenmiş domates ve soğan ile servis edilen parça morina balığı sipariş ettim . Orhan ise ızgara dana pirzola söyledi .

Her ikimizin de yemeklerinin sunumu harikaydı ve lezzetler kesinlikle çok ama çok keyif veriyordu . balık yarı pişirilip akabinde fırınlandığı için her yeri eşit pişmiş , tabağın altında bulunan sote domates ve soğanla harika bir şekilde bütünleşmişti . domates ve soğan daha yumuşak ve kremamsı , balık ise onlara nazaran daha diri ve parçalanmadan ikram edilmişti .

Pirzola ise çok lezzetli bir soya ve kahverengi sos bileşeni ile , sadece tuz ve karabiber ile lezzetlendirilerek pişirildiğinden  , dışı pişkin , içinde kendi suyunu koruyarak hazırlanmıştı .

Yemek harika idi ancak aklım tatlıdaydı . Çünkü croissant ları ile ödül almış bir şefin tatlılarını tatmamak olmazdı . Orhan ,  garsondan bize aynı tabakta farklı birkaç tatlıyı aynı anda verip veremeyeceklerini  sorduğunda açıkçası kabul edeceklerini hiç zannetmiyordum . Serde Türklük olduğundan illa ortaya birşeyler söylemek gerekir . Elin Katalan garsonu ise bize önce baktı , sonra içeri gitti ve yeniden yanımıza gelerek bu tarz bir şey yapabileceklerini söyledi . Bize kalan ise gelecek tabağı beklemek idi

Tabağımız geldi ve üzerinde 4 farklı lezzet vardı . Garsonun önce neden içeri gittiğini ve sonra bize gelip böyle bir tabak hazırlayabileceklerini söylediğini o zaman anladım . Garson içeride şefe bizim farklı bir şeyler denemek istediğimizi söyleyip , birbirinin lezzetinin üzerine çıkmayacak , ama ağzımızda da farklı deneyimler yaratacak bir tatlı serisi yapıp yapamayacağını sormuş . Gelen tabak gerçekten bunu ispatlıyordu . Garson bize tadımlık bu tatlıları tabakta dizildiği sıra ile yememiz gerektiğini ve ilk tatlının da bir lokmada yenmesi ve kesinlikle ısırmadan ağzımıza atmamız gerektiğini söylediğinde biraz şaşırdım . Ancak ilk sıradaki küçük milföy ün içerisinde , çok lezzetli keçi sütünden karamelize edilerek krema vardı ve ısırılırsa haliyle etrafa akacaktı .

ikinci sırada harika bir lezzet topu vardı . üzeri pudra şekeri ile süslenmiş elma püresi ve marmelatı . ardından biraz da tadı değiştirmek adına hazırlanmış frambuazlı sorbe ve ardından da harika bir chocolat fondant yani dışı kek içi akışkan çikolatadan yapılmış bir nevi çikolatalı sufle .


yemeğin üzerine açıkçası kahve içmek aklıma dahi gelmedi . bir anda tüm lezzetleri silmeyi ben çok tercih etmiyorum . ancak içenlere de kesinlikle çok saygılıyım . genlde yemeğin üzerinde belli bir süre geçtikten sonra kahve bana daha lezzetli geliyor .


sonuç olarak son derece lezzetli bir akşam yemeği yedik ve ben restaurant ı sunum olarak da lezzet olarak da son derece başarılı buldum . mutlaka denenmesi gereken bir mekan ..








Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben olsam ne yapardım ? Nice - Cannes / Cote d'Azur

Ben olsam ne yapardım ? Koh Samui - Bangkok

Kurumsal Seyahat Yönetimi ile sirketler için saglanan avantajlar nelerdir ?