Londra da kaçırılmaması gereken lezzet mekanları II

Londra nin en yeni mekanlari serisine bugun de devam ediyoruz . Gecen seferki yazinda size Londra'da yeni acilmis olan Rus Lokantasi ve lezzetlerinden bahsetmistim . Gelen e maillerde yazdiklariniz beni cok mutlu etti ve Londra'da yeni acilan mekanlari yazimin devamini hemen one aldim .

Ne de olsa yaz geldi ve okullarin tatil olmasiyla beraber , dil egitimi almak icin cocuklarini Ingiltere'ye gonderen veliler hem alisveris yapmak hem de yeni yerleri deneyimlemek adina Londra birkac gunluk molalar verecekler . 

O zaman hic durmadan bu seriye devam edelim ..

STK

ME London Hotel, 336-337 The Strand, Covent Garden, London WC2R 1HA

Sonunda , New York un en iyi mekanlarindan birisi de Londra'ya geldi .  Trendy bir bar , ust duzey  bir musteri kitlesi  , harika kokteyllerden olusan menu , son derece basarili DJ'ler ... Bu modern American Steakhouse , bence sehir icinde eglenmek isteyen insanlar icin harika bir alternatif olusturdu .

Eger baligi cig yemekten rahatsiz olmazsaniz , Tuna Tartare ( ton baligi ) , armut ve hindiba ile hazirlanmis salata ve deniz kabuklularindan hazirlanmis bisque ( bir nevi koyu kivamli corba ) bence denenmesi gereken yemeklerden sayilabilir .

Et yemekten hoslananlar icin ise bence Londra' nin kesinlikle iyi mekanlarindan birisi .. Ozellikle etin yaninda sunulan siyah Truffle mantarindan tutun ,  STK ' nin kendi yapimi soslari bence denenmeli .


STK - LONDON

Et sever kisilerin seslerini duyabiliyorum ve ben de Fransiz mutfagindaki sos kullanimi haricinde Amerikan mutfaginda bu tip soslarin yemegin yaninda sunulmasini kesinlikle tavsiye ediyorum . Oncelikle etin ciplak olarak tadina bakilmali , marinesi , biberi ve tuzu damakta tartilmali .. Sonrasinda yumusakligi ve agiz , damak , dil surecinde biraktigi tat degerlendirilmeli , ardindan da yaninda servis edilen soslar ile farkli bir lezzet yolculuguna cikilmali  .

Kisisel uyarim , mekan et gibi klasiklesmis lezzetleri modern ortamda sunuyor ve hatta modern steakhouse ve sik bir lounge denilebilir . Mekanlarin atmosferine takilanlar icin dikkat edilmesi gerekebilir . Bazisi sadece lezzet bazisi da hem dekorasyon hem de lezzet pesinde olabiliyor

http://togrp.com/togrp-stk-london/about/

Buddha Bar
145 Knightsbridge, London SW1X 7PA



Buddha Bar ın Londra'da ikinci denemesi ve sanırım bu kez kesinlikle işi başardılar . Paris'den Dubai'ye tüm Buddha Bar larda olduğu üzere , Asya mutfağı ö harika kokteyller ve zengin bir şarap listesi eşliğinde son derece eklektik bir ortamda sunuluyor . Sonrası malum club ortamı ve DJ müziği ..

Menüde mutlaka denenmesi gerekenlere gelince  , artık bir Buddha Bar klasiği olan sushi ve sashimi seçenekleri ki ben sashimilerini oldukça beğeniyorum , ( Kimileri sashimi restaurant da sunulmadan mutlaka bir gün dinlendirilmeli dese de burada günlük balıktan hazırlanıyor ve bakteri üreme oranını minimum a indiriyorlar )  Kaz ciğerli gyoza ( çin mantısı ve mutlaka denenmeli ) ve tavada kızartılmış levrek .

Clubun iddialı olduğunu söylediği içkilerden ise Lychee marniti denenebilir . Lychee bir uzakdoğu meyvesi olup asıl kökeni güney Çin 'dir . Türkçe'de Liçi olarak da geçen meyve Temmuz ve Ekim ayları arasında olgunlaşır ve toplanır . Zamanında Çin'de Kral Meyvesi olarak da anılan Liçi , halktan vergi olarak toplanırmış . C vitamini zengini olan bu meyvenin kırmızı ince kabuğu vardır ve kolay soyulur . İçerisinde üzüme benzer sulu yumuşak kısım çıkar ve bu kısmı yenilir . İçerisinde bulunan çekirdek yenmez ve hafif zehirlidir .

Buddha Bar'ın hikayesi 

1996 yılı Eylül ayında Raymond Visan tarafından açılan kurulan Buddha Bar ın hizmet felsefesi , dünya tarafından tanınan , en üst seviyede kaliteyi ve stili benimsemiş müşteri çevresine uzakdoğu mutfaklarını Restaurant , bar ve lounge ortamında sunmak olmuştur .

Açılan ilk mekan Paris'de Madeleine ile Concorde meydanları arasında bulunan 8/12 Rue Boissy d'Anglas, 75008 adresindeki restaurantdır .

Buddha Bar dizayn ve atmosfer olarak patronu Raymond Visan 'ın uzakdoğu seyahatlerinden edindiği etkileşimleri yansıtır ve dünyada ilk defa Kolonial fusion'u barok ve doğu - batı stili ile birleştiren mekandır . Asya tapınakları , sömürgeci Portekiz koloniyal tarzı , Çin ve Japon mimari öğeleri bu tarzı oluşturmaktadır .


Asya egzotizmi ile yola çıkan Visan , sonrasında tüm hislere hitap edecek şekilde , mistik dekorasyonunu DJ lerinin seçkin Hint , Oriental , Arap , Vietnam ve Yunan ezgileri ile birleştirmiştir . Bu şekliyle dünyanın farklı yerlerinde oldukça tanınan bir marka yaratmış oldu . 

Buddha-Bar London 145 Knightsbridge adresinde İngiliz aristokrasisini ,  Mayfair, Knightsbridge, Kensington, the City ve çevresindeki iş adamlarını , alışverişe tutkunlarını ve Londra sosyeteysini hedeflemektedir . 




118 Piccadilly, Mayfair, London W1J 7NW


Coya , ünlü işletmeci Arjun Waney tarafından , açıldığı an itibarı ile şehrin en popüler Larin Amerika ve özellikle Peru mutfağını Londra halkına sunan bir mekan . Arjun Waley , Zuma , Roka ve Londra'nın en popüler Private Club lerinden Arts Club ın arkasındaki isim ve İngiltere de oldukça tanınan bir işletmeci .

Mekan 3 bölümden oluşuyor ve içeride Peru'nun Cusco - Coya ruhunu hissedebiliyorsunuz .

The Main Dining Room
Ceviche Bar
The Che's table

Eger sefin masası isimli bölümde yemek istiyorsanız 10 kişilik bir grup olmanız ve önceden mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerekiyor .


The Chef's Table Coya London

Eger rezervasyonsuz giderseniz , sizi ya ana bölüme yada Ceviche Bar a alıyorlar . Ceviche bar da da sefin yemekleri hazırlamasını görebilirsiniz .


The Main Dining Room - Coya London


Sefler bence bu mekanda sadece kabiliyelerini değil , ruhlarını da yemeğe katarak son derece eğlenceli bir ortamda muhteşem lezzetler çıkartıyorlar . Mekanın baş aşçısı Sanjay Dwivedi , Coya'nın menüsünü oluşturmak için sık sık Güney Amerika'ya seyahat ediyor ve yeni tatları menüye hemen adapte ediyor . Bakıldığı zaman Peru'da herhangi bir mekanda yiyebileceğiniz bu tatları son derece modern ve şık bir atmosferde Londra'nın üst düzey kitlesine sunuyorlar .

Benim restaurant da favorim Ceviche Bar . Mekanda yemek yerken canlı Latin müziği çalıyor ve sıklıkla değişen canlı performanslar var .

Eğer daha önce Peru lokantasına gitmediyseniz , denemeniz gerekenler var .. Öncelikle Pisco içmeniz gerekli .  Çok otantik bir  içecek olan Pisco  Peru ve Şili'nin ulusal içkisidir ve bu 2 ülkenin şarap bölgelerinden gelen bir üzüm brendy sidir Yaklaşık 400 yıllık tarihi olan bu içecek ,  saf damıtılmış üzüm suyu olan piscodan elde edilir ve 1 litresi için 6 ile 7 kilo üzüm kullanılır. Tek malzemesi "pisco üzümü" olarak da bilinen sekiz değişik üzüm türünden elde edilmiş fermente üzüm posasıdır. Pisco üretimi için başlıca olarak muskat üzümü (Moscatel) kullanılır. Pisco Sour, pisco temeline dayanan bilindik bir kokteyldir. Bununla beraber cola ile karışımına Piscola adı verilir ve mekanda bu tip kokteylerde deneyebilirsiniz . 
Pisco adının kökeni tartışmalıdır. Bir teoriye göre sözcük Quechua dilinden gelir ki burada "uçan kuş" anlamındadır. Peru sahilinde bugunkü Pisco şehri, çevresinin kuşlar açısından zengin olması sebebiye İnkalarca "Pisko" olarak adlandırılır. Bu bölgede alkollü içecekleri muhafaza eden çeşitli yüksek kaliteli fıçılar üretilirdi. Bunlar, bölgeye dayanarak Pisko ya da Pisquillo olarak nitelenirdi. Fıçılar İspanyollar tarafından Güney AmerikaPasifik sahili boyunca üzüm brendisi depolamada kullanıldı. Üzüm brendisi daha sonra fıçıların adını alır.
Diğer bir teori, ismin liman şehri Pisco’dan türediğidir. Buradan Güney Amerika’nın üzüm ürünlerinim ağılıklı kısmı Avrupa için gemilere yüklenirdi. Buradaki taşıma kaplarında "de Piscu" yazıyordu ki sözcük sonradan İspanyollarca bu içki için dönüştürülmüştür.
Son olarak pisco içmenin keyfi ile insanın aynen öyle hissettiği iddiasıyla, sözcük doğrudan Quechua "uçan kuş" sözcüğü olduğudur.
Denenmesi gereken diğer bir lezzet ise , yanımın yukarısında da favorim diye bahsettiğim Ceviche . Ceviche , Latin Amerika'nin baska yerlerinde de yapilmakla birlikte, cikis yeri olan Peru'nun milli yemegi sayilabilecek bir yemektir. 
Baligin veya diger deniz urunlerinin narenciye (agirlikli olarak da misket limonu) suyuyla marine edilmesi, isiya gerek olmaksizin, sudaki asitle pismesine dayanir. Kelime , İspanyolca'da " V " ile " B " harflerinin sıklıkla birbiri yerine kullanılması sebebiyle  " cebiche " diye de söylenir .

Cevichenin tek malzemesi balik ve limon suyu degildir elbette. Aci biberden ( küçük kırmızı şili biberi ) ,  taze kisnise , yesil sogandan sarimsaga akla gelen ve deniz urunune yakisacak cesitli malzemeler katilabilir . Özellikle taze kişniş bizim Türk mutfağında çok fazla kullanmadığımız ve genelde Türk insanının damak tadına oldukça kuvvetli gelen bir ottur . Ancak Güney Amerika ve Uzakdoğu mutfaklarında hem çorbalarda hem de bu tip marine usulde hazırlanan yemeklerde tatlandırmak adına çok kullanılır .   Sonuç olarak Ceviche ' nin temeli baligin limon suyundaki asitle pismesi, seffaf cig balik halinden cikip mat bir gorunum almasidir.

Peru'da marul, haslanmis tatli patates ve misirla ,  marine edildigi suyu suzulup servis edilirken, meksika ve guatemala'da soguk bir corba gibi, kaselerde ve oldukca sulu sekilde, uzerine kiyilmis sogan ve aci biber serpilerek sunulur, yaninda mutlaka misir cipsiyle servis edilir . Şili'de de corbamsi bir formdadir ama etler didik didik edildigi icin goruntusu biraz istah kapaticidir, artik baliklardan yapilmis hissi verir, fazla baharat da kullanilmadigi icin daha az lezzetlidir. 


Baharatla ve keskin tadlarla hic arasi olmayan Arjantin'de ise ceviche bence tercih edilecek bir yemek değildir . 

Coya London

Mekanda et yemek isteyenler için Solomillo de Res ( baharatlı dana fileto - yıldız anason ve taze soğan ile lezzetlendirilmiş ) , deniz mahsülü yemek isteyenler için ise levrek yada ıstakoz öneririm . ( Lubina Chilena - Langosta ) 

Restaurant kesinlikle denenmesi gereken yerlerden biri ..



Coya London

http://www.coyarestaurant.com/


www.hurriyet.com.tr , www.facebook.com , www.youtube.com , www.e-okul.com , www.eksisozluk.com , www.milliyet.com.tr , www.google.com , antalya , bodrum , alanya , dubai , kibris


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ben olsam ne yapardım ? Nice - Cannes / Cote d'Azur

Kurumsal Seyahat Yönetimi ile sirketler için saglanan avantajlar nelerdir ?

Ben olsam ne yapardım ? Koh Samui - Bangkok